rayban wayfarer'a benziyor. lakin emin değilim.

www.primermagazine.com

amazon linki de var sayfada: www.amazon.com

Ray-Ban RB2132 New Wayfarer Sunglasses - Yellow Tortoise Frame/B-15 XLT Lens

birsen tezer diyesim geliyor. değil tabi ama ona benzer bi ad.

Celal birsen.

celal birsen diye bir marka var ama nerden satıldığını bilmiyorum. baya iyi marka diyorsan 700 liraya ferragamo alabilirsin
burberry'nin de aynı ayarda iyi şemsiyeleri var
tr.burberry.com

hush puppies ya da yeşil kundura mağazaları (ikisini hep karıştırıyorum) celal birsen şemsiyelerinden satıyordu bir dönem. Oradan aldığım şemsiyeyi 4-5 yıl kadar kullanmıştım, ancak geçenlerde saçma bir şekilde kırıldı. Yeniden aynı markadan almayı düşünüyorum. Hem şekil, hem de kalite bakımından gayet hoş şemsiyeleri bulunabilir

edi: yeşil kundura.

Marks & Spencerde 30 liraya cok saglam semsiyeler var. Acilir kapanir, yari kapanir, ful acilir bin turlusu var.

(bkz: samsonite)

mahmutpaşa da,yenicaminin arkasından halkbankın önünden yukarı doğru giden yol üzerinde bir şemsiyeci var.her kalite markada var bildiğim.oradan aldı idim geçen sene.

Biohazard gibi canlandi gozumde

40. yıl hatıra dövmesidir.

şunun gibi bişey mi

upload.wikimedia.org

eğer böyleyse

en.wikipedia.org

upload.wikimedia.org bu mu?

evet bio hazard olayiymis. sadece su icteki halka yok gerisi ayni.

bu biohazard neyse kusura bakma ama bütün kırolarda var :)

sırf merakımdan soruyorum hiç mi half life falan oynamadın?

ya insan ne anlama geldigini bilmedigi seyi dovme yaptirir mi. hadi ki nazilerin yeni simgesi olsaydi. Yada legato toplulugunun simgesi olsaydi?

valla ankarada bulabilecegini sanmıyorum, ben daha hic rast gelmedim, ayrıca
(bkz: her kuşu siktik bi leylek kaldı)

en büyük boy migroslarda aklınıza gelebilecek her şey oluyor genelde.

macro center varsa oraya bak.

Ankara'da macro yok, en büyük Migros'ta da yok geyik eti ben baktım

(bkz: The Girlfriend Experience)
(bkz: Sleeping Beauty )

dizi ama diary of call girl var bir de.

(bkz: vivre sa vie)

çarliz. teronun. vardı .

charlize theronlu olan (bkz: monster)

pretty woman
@ground dediği film de monster
malena da bu kategoriye girer mi bilemiyorum

(bkz: le notti di cabiria)
bir de şu varmış; (bkz: diario de una ninfómana)

tik koy.

Todo sobre mi madre olabilir

herkese teşekkürler tekrar :)

memories of a geisha

mamma roma - pasolini

şu olabilir mi?
www.dailymotion.com

zaz değil yani, chillout ve yavaş bir şarkı haliyle

amara vardi. orasi coook coook kaliteli bir otel. eski rixos zaten, sadece adi degisti. bir de kemer resort var. orasi da oldukca ust duzey bir otel. bu ikisi aklimda kalmis benim. pek cok iyi otel var da ozellikle amara bambaskaydi.

ha bir de kemerin beldelerinde de cok kaliteli oteller vardir. ozellikle goynuk'te falan. ama kemer merkez diyorsaniz amara diyorum.

kemer'e çok yakın çamyuva'da elize otel'de kaldık biz daha 19 mayısta ve çok memnun kaldık, şiddetle de tavsiye ediyorum.

amara wing kemerde. diğerleri beldibi ve tekirova da. amara dolce vita ( tekirova ) en lüks hizmeti verendir. küçük bir not eski rixos da değildir.

Orange County. Gerçi ben üniversite organizasyonu olarak gittiğim için herkes üniversiteliydi ama oldukça güzel diyebilirim.

bazılarına 2 bay almazlar onu da bir araştırın derim. Orange country iyidir.

edit: aile ortamı olmasın demişsin şimdi gördüm. club phaselis göynük var 1800 tane rus var şuan otelde %80i dişi :)

ne işin var abi kemer de, in alanya ya.

ablam bana ben küçükken "çocuklara öyküler" diye bir kitap almıştı, feci beğenmiştim içindekileri. orjinal ismini bilmiyorum, eve gittiğimde bakarım. ama talihsiz serüvenler dizisiyle aynı ayarda narnia günlükleri var mesela. sonra biraz fantastik edebiyata girersek dragonlance serisi süperdir. sonracığıma hobbit de, tolkien in halihazırda bir masalıdır. yüzüklerin efendisine temel hazırladığı için daha bir heyecan vericidir hatta.

biraz masala dönecek olursam, yine ben küçükken bir sürü türk masalları kitabı almış ve hepsine bayılmıştım. hala da yeğenlere okurken çok mutlu oluyorum. bunları internetten nasıl bulursun bilmiyorum ama alelade bir kırtasiyeye gitsen veya bir kitapçıya uğrasan çok daha fazla bilgi edinirsin. sonuçta, kitap internetten alınmaz, kitap kitapçıdan alınır.

vaktim yok diyorsanız da, ben hep oradan alışveriş ettiğim için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki beyaz adam'ı arayıp kitap sorabilirsiniz. çok yardımcı oluyorlar, gidip alacaksanız size kitap ayırıyorlar böylece katlarda boşuna dolanmıyorsunuz.

Valla Grimm olmasın demişsiniz ama, Grimm ve de Andersen Kardeşlerin bizim hiç bilmediğimiz bin tane masalı var. Hatta bunların toplu ciltleri de var, İstanbul'daysanız Robinsonda ya da Pandorada olabilir, üstelik 10-15 lira falan. İçlerinde gayet grotesk olanlar var.

Grotesk deyince Perrault var tabii bi de.

neil gaiman ın tüm kitapları birer masal değil mi zaten?

ısrarla neil gaiman okuyunuz

herbiri başka güzel

olmadı terry pratchet veya david eddgins

tabi ki roald dahl hikayeleri.üzülürsünüz valla.aklıma ilk gelen bu

kesinlikle neil gaiman arıyorsunuz bence de siz.

neil gaiman idi, tolkien idi, m. weis - t. hickman idi, narnia idi hepsini okudum/gördüm. modern şeyler aramıyorum. ben daha çok halk masallarını kastetmiştim. hani 40lı 50lı (hatta daha eski) yıllarda dedelerimizin filan anlattıkları şeyler. harbiden içlerinde çoook acayip olanları var.

@zipirinsan: türk masalları derken hangileri mesela? bir de daha yazar veya kitap adı bulamadım. bir bulsam.

@sui: mesela neler var? hmm perrault'a bakacağım, sağol.

@demlikposet: hepsini okudum, dediğim gibi daha çok halk işi, eskilerden.

@zombikanı: amanın! çikolata fabrikasını yazan adam değil mi o? tabi ya, nasıl da aklıma gelmedi!

@snowflake: hiç yazar ya da kitap ismi biliyor musunuz?

hepinize teşekkürler. başka yazarlar/kitaplar biliyorsanız onları da memnuniyetle araştırırım.

a ha! evet. teşekkürler baloban.

64bit kullandıgından emın mısın ?

64 bit kullandığımdan eminim, evet.....

ihsan oktay anar kitaplarını okumadıysanız onlar olabilir.

@papado

ihsan oktay anar'ın tüm kitaplarını okudum.

sonuncusu hariç bahsettiğin kitapların hepsini okudum, zevklerimiz uyuşuyor yani az çok. beğeneceğine emin olduğum birkaç tane kitap sayıyım o halde sana (gerçi bunları okumayanı dövüyorlar, önceden okumuş olma ihtimalin yüksek.)

- kumarbaz (dostoyevski)
- böyle buyurdu zerdüşt (nietzsche)
- küçük prens (saint-exupéry)
- fareler ve insanlar (john steinbeck)
- hayvan çiftliği (george orwell)
- cesur yeni dünya (huxley)

geçtim, hepsini okudun diyelim. hiç korkmadan dostoyevski'nin herhangi bir kitabını alabilirsin. istisnasız müthiştirler. tabi inkilap kitapevi çevirilerini tercih et alırken.

@jack of hearts

kumarbaz ve hayvan çiftliğini okudum, diğerlerini de yazdım şimdi kenara. teşekkürler.

cesur yeni dünya

new york üçlemesi

tatli ruyalar okuyorum su anda, cok cilgin. bence sevebilirsin.

veba, dava ve deniz feneri'ni arka arkaya oku sonra da intihar et demeye çalışıyor pinkylips.

sıcak külleri kaldı-oya baydar
Nietzsche Ağladığında- Irwin D. Yalom
Fedailerin Kalesi Alamut-Wladimir Bartol

üçü de güzeldir.

araya simyacı serpiştirmek intiharın eşiğinden döndürebilir belki. simyacı da çok güzeldi sahi. piyasadaki tüm kişisel gelişim kitaplarını bir köşeye yığsalar başka bir köşeye de simyacı'yı koysalar hiç tereddüt etmem seçimimi yaparken.

1-

@pinkylips, the rain baron

bu üçlü(veba, dava, deniz feneri) intihar ettiriyosa ardarda okumayayım en iyisi(araya başka kitaplar koyarak okunabilirler sanıyorum). üçü arasında en süperini söyleyinde onu koyayım listeye bari :)

2-

beyaz zenciler çok acayip çok çılgın diye duymuştum hakkaten öyle mi? var mı okuyanınız?

1. dava.
2. okumadım. yalnız okuyan tüm arkadaşlarım beğendiğini söyledi.

Sıraselviler Caddesi'ne gidiyorsun, beykent üniversitesinin tam karşısında, eski kitapları çok ucuza satan dükkana giriyorsun. Hatta girmeden önce kaldırımdaki raflarda bulunan kitapları tarıyorsun, işine yarayanları alıyorsun. Sonra gidip okuyorsun. Lamelif sahaf 1 ytl ye bile kitap satıyor, oradan belki birşeyler bulabilirsin. O olmadı simurg var, turkuvaz var. Sora sora bulacaksın artık buraları da, bu kadar da kolaycı olmayalım :)

tamam dava'yı almaya karar verdim ama hangi yayınevi? can yayınları var mesela ordan mı alsam

kitap ismi değil de, indirimli kitap satan ve kapıda ödeme imkanı sağlayan site ismi isteğinize yönelik:

www.ilknokta.com

edit: bir de taksim'de galatasaray lisesi'nin yanında hem can yayınları'nın hem de yky'nin dükkanları var, bahsi geçen kitapları oradan %20-25 indirimle alabilirsiniz.

Yayınevlerinin depolarındaki kitapları alıp satan bir kitapçı var. Fiyatlar çok ucuz. Galatasaray'dan Tepebaşı'na çıkan yol üzerinde solda. Kaldırıma da taşmış kitaplar mutlaka fark edersiniz. Romanlar iki-üç lira civarında.

bir üst cevapta "gülden kale" arkada$ımızın bahsettiği kitapçı kitap için'dir.
(bkz: #13875471)
Buradan 10 değil 20 kitapla bile çıkmanız olasıdır. Son olarak Ayrıntı yayınlarının portföylerine kattılar ve 2-6 lira arasında kitapları var.

geç oldu biraz ama dava en üstlerde olmalı bence.

umarım doğru anlamışımdır.excelde bunu yapan bir formül var =UZUNLUK(A1).A1 değişkendir.

en kolayından ctrl+a yapıp hepsini kopyalayıp word e yapıştırarak wordden sayabilirsin karakterleri.

editplus

film daha yeni yanılmıyorsam. piyasaya sürüldükleri tarihlere göre izlemek en doğrusudur kanaatimce.

hayir yahu film yeni olur mu. film en azindan 2 senelik; animasyonu ise gecen ay cikti.

Yok yok film de animasyon, dizi de animasyon. Neyse durum serserisi haklısın, imdb'den bakayım en iyisi. Sağol.

once film sonra dizi izleyebilirsin olaylar bagimsiz karakterler ayni. film 2 senelik falan degil bu daha yeni cikti yahu? filmi zevkle izledim bitti, diziyi her hafta bekliyorum. bu arada animasyon daha once de yapildi ama bu sefer lucas abimiz olaya el atmis durumda. yani cok daha iyi bir seri.

bu dizi halinde olan clone wars attack of the clones dan sonra çıktı.. o arada neler olduğunu anlatmak için yapılan bir seri ve oldukça da başarılı..
ancak bu clone wars filmi bu yıl içinde çıktı ve george lucas ın eli değmeden hazırlandı.. konusu dışında star wars serisiyle pek bir alakası yok aslında.. kimse de sevmedi zaten.

film dediginizi attack of the clones ile karistirmiyorsunuz degil mi? gercek insanlarla cekileni oydu. clone wars ise dizi ve filmin adi ikisi de animasyon.

clone wars'ın sırasıyla
4 partlık çizgi filmi
filmi (animasyon serisinin ilk bölümüymüş aynı zamanda)
ve tv animasyon serisi çıktı(hala da çıkıyo 100 bölüm falan olcakmış)

ilk önce animasyon filmi izle, padawan'la tanışmasını vs orada anlatıyor.

ben en çok ithaki yayınlarınınkini görüyorum ortalıkta.
en mantıklı karar kitapçıya gidip çevirmenlerin eğitimlerini okumak olabilir.
sayfa farkının nedeni çeviri farkından çok font ve sayfa büyüklüğünden kaynaklanıyordur.

en güzeli imkan varsa kitabı sahaftan almak alırken de nedir diye sormaktır.ne zaman çevirmenle,yayın eviyle bi derdim olsa derdimin dermanı sahaflar olmuştur.gözünü sevdiğimin sahafları teyy tey.

kamuran sipal'in cevirilerinden fazlasiyla zevk alirim ben sahsen. o yuzden benim oyum cem yayinevi versiyoununa gidiyor.

ithaki veya cem. diğer ikisi değil.

az biraz almanca veya ingilizceniz var ise, bunların elektronik versiyonlarını da indirerekten ara ara karşılaştırmakta fayda var.

ben kamuran sipal cevirisi ile cem yayinevi baskisindan okudum sato yu ve diger kafka lari. cok da begenmistim. ama almanca mutercim bir arkadas kamuran sipal i pek begenmiyor, nedense.

ben zaten taksımdekı sahaflardan almayı dusunuyorum. ithakiden siyah hatıralar denizini okumuştum o yüzden daha yakın hissediyorum ama yıne de sorucam sahaflara.

cem yayınevi - kamuran şipal alın derim kesinlikle.

wristcutters olabilir.

esotsm tarzı memento var çekim geriden sarması olayı ama konu olarak yanından geçmez oda ayrı tabi.
the notebook'u önerebilirim.yada pride and prejudice.bunlarda aşk olaylarını konu almış idare eden filmler.

(bkz: jeux d enfants)

ehe yeni izledim ya herkese tavsiye ediyorum. ama pişman olmazsınız.

esotsm gibi degil ama yeopgijeogin geunyeo var, o guzel ask filmi olarak. bi de muadili my sassy girl var ama onu pek begenmedim.. yine de tipik amerikan filmlerini seviyorsan ve tek basina izlemeyeceksen olabilir..

kesinlikle jeux d enfants...

çok etkileyicidir..
başlığı görünce aklıma ilk o gelmişti, rectoa benden hızlı davranmış. :)

oyum wristcutters a

(bkz: yeopgijeogin geunyeo ) kesinlikle

love actually aski isleyis bakimindan cok guzeldir.

jeux d enfants; evet güzeldir, evet benim de aklıma ilk gelendir. Ancak "güzel bir aşk filmi" değildir bu film, daha çok insanı ifrit eden bir aşk filmidir. O ikisini** alıp sopayla dalma hissi uyandırır...

sliding doors

issiz adam, ahah aklima o geldi, ben filmi izlemedim ama bütün spoilerlari okudum sözlükteki, süper film. cok agladim spoiler okurken

ben demin donnie darko izledim. aşk filmi değil ama tavsiye ederim.

(bkz: it's all about love) eternal gibi o da abuk sabuk bir alt metni olan antastik bir film.

autumn in ny

jeux d enfants inanılmaz güzel bir aşk filmi bence de..
bayık kore işi bir şey isterseniz de: bin jip..
biraz geç oldu ama olsun..

sen onu bunu boşver, kesinlikle ilk önce şunu izle:

La Science des rêves

"Güzel bir X filmi" budur(izledikten sonra X kısmını kendin doldurursun).

(bkz: garden state )

50 first dates

zevklimp3.com


loreena mckennitt, enya gibi şeyler indirin derim.

fileden.com
ieem.com
alkislarlayasiyorum.com (müzik bölümüne bak)
myspace.com (download yok ama kaliteli olarak dinlersin şarkıları)

post-rock türündeki şarkıları araştır ve ele geçir.

paraya kıyacaksanız, oyuncuların tam boy (1:1 ölçekli) fotoğraflarını koyabilirsiniz.

güzel fikirmiş :) kostümlü olsun bir kere ama şöyle yapın, eski püskü çaputlardan others kılıkları hazırlayıp herkese dağıtın, normal kıyafet üstüne geçirip giysinler.

bir de konserveler, yiyecek kutuları falan hazırlayın. printer ile sticker kağıtlara dharma amblemi basıp üzerlerine yapıştırın.

bir köşeye bir ekran koyup lost'un özet bölümlerini döndürün.

pastanın üstüne malum sayıları yazdırın. korkudan kimse yiyemesin.

birbirinize "what do you think?" diye sorun. "i don't know" diyip yarılın.

malum rakamları gizemli bir şekilde sağa sola saçabilirsiniz.

edit: (bkz: 4 8 15 16 23 42)

sawyer'i bir geceliğine kiralayın, sonra paket yapın ama paketten sawyer çıkmasın, hurley çıksın.

Lost dizisini tiyatral bir sekilde canlandirabilirsiniz kendi aranizda

---spoiler---
Partinin sonunda da herkes birden yok olsun
---spoiler---


@gudbaykurIILvorld
o da guzelmis:) kate ciksa olmaz mi

lost kahramanlarının maskeleri yaptırılıp davetlilere dağıtılabilir... mcdonaldsta doğum günü gibi olur demezseniz

tabii dharma logolu bir pasta.

dharma'nin yiyecekleri gibi olsun diger malzemeler de. misal bira kutularina, bardaklara dharma amblemi yapin kagittan, ustunu de seffaf koli bantiyla yapistirin, uzun dayansinlar. evde kullanilan cogu seye yapabilirsiniz bunu. perdelere bilem amblem takabilirsiniz.
pek parlak bi fikir degil ama tv'de de ses kisik lost donebilir bi yandan.

harika gidiyorsunuz :) bizimde aklimiza simdi geldi. yazayimda yapmak isteyen olursa faydalansin. bulabildigimiz tropik meyvelerden (hindistan cevizi, ananas, mango vs.) bir sepet hazırlamak.

bir uçak maketi alın, ortadan ikiye bölün. uçağın başını pastanın bir tarafına sokun, kıçını bir tarafına

arkadaslarima hazirlarim dugunlerinde ve cok guzel ani olur, cerceveletirler.
bir tane buyuk beyaz karton alinir. uzerine durumla ilgili bir seyler cizilir. mesela; dugun panosu, gelinle damat cizilir elele. sizin durumda da ilgili bir baslik yazilir panonun ortasina renkli harflerle. xxxx 18 oldugunda ya da daha klasik xxxx'in dogumgunu gibi. sonra pano duvara yapistirilir, yanina da renkli keceli kalemler konur. bunun icin kalemleri iple baglayip duvara bantlayabilirsiniz. ya da poseti bantla yapistirip kalemleri icine atabilirsiniz. sonrasinda da arkadaslar yazar cizer, ciddi, komik. ani olur mis gibi. :)
ekleme: seyi unutmusum. sizin panoda malum sahislarin fotolari falan yapistiriyoruz ek olarak ya da iste mensur replikler, logolar, sawyer'in gozlerini kesip yapistirmak :s ( bence hicte yakisikli degil, neyse :) )

çocuğa bi hediye alıp kilitli bir kutunun içinde verin. anahtarın ise evde bi yerde olduğunu, ancak "ev" istediği zaman bulabileceğini söyleyin. hem uzun süreli olur hem feci tribe girer eğlenir.

elinizde doğum günü çocuğunun çocukluk görüntüleri varsa bugünkü görüntülerden oralara flashbackli bir video hazırlayabilirsiniz.

Bir gecmisten bahsedin, bir gelecekten.. Kafaniz karissin iyice, bir sonraki parti de butun olaylar cozulsun:) Yalniz bunu skecte de yapabilirsiniz...

Odaya siyah duman verin.. Kacin ondan.. (kendime guluyorum su an evet)

Yalniz dusundukce bir suru sey geliroyor akla, bir partiye sigmaz yani:)

hiç umulmadık bir anda ışıkların kapanıp son ses SYSTEM FAILURE.. SYSTEM FAILURE.. SYSTEM FAILURE..

Parti bir adada da yapilabilir, kiyida yaparsiniz tam bir Lost ortami olusturulur, tabi biraz daha zahmetli olabilir bu..

Ayrica duzenli Lost partileri yapilabilir, guzel fikir valla...

Adanın şekli şemalı tam belli mi bilmiyorum lostu fazla takip etmediğimden ama pasta adanın şeklinde olabilir.
Eğer adanın şekli bilinmiyorsa olmaz tabi. Nasıl olsun, mantıksız tabi...

lostla ilgili sorular içeren oyun kartları hazırlayın, facebooktaki lost trivia'dan yararlanabilirsiniz. takımlara ayrılın ve oyun oynayın, en çok puanı alan kazansın filan.

"NAMASTE" yazın giriş kapısına.

içecekleri pet şişeden için, bardak kullanmayın mesela, ucuz prodüksiyon hem de ne güzel.

size sormak lazım, neden bulursunuz? benim için böyle bir genel geçer kural yok.

tam tersi ben kullanacağım fotoğrafların hepsinin saturationını artırıp kullanırım. bana kalırsa öyle daha estetik oluyor. diğerleri pek bir soluk oluyor.
ama bahsettiğiniz saturation ı özellikle düşürülmüş fotoğraflar ise, sanırım fotoğrafın renk ayrıntısından kurtulması ve ifade edilmek istenen veya vurgulanmak istenen öğelerin hem resimle bütünlüğünün sağlanması hem de daha kolay seçilebilmesinden kaynaklanabilir.

Kendimi bir müzik eksperi olarak görmemekle birlikte işi müzik olan ve kendisi de müzik eksperinin hası olan patronumun arşivinden söz edersem sadece 12gb yeteri kadar şaşırtıcı olacaktır sanıyorum. Adam konsantre kür yapmış durumda kendine.

Vallahi "bütün türler hakkında söyleyecek bir şeyleri olmak" ise mesele (20. yüzyıl popüler müzik tarihi üzerine çalışmamın da etkisiyle) 12 gb'ın yeterli olacağını sanmıyorum. Kendi mp3 arşivim (cdler de riplenmiş durumda) 300 gb'ın üzerinde ve müzik klasörümde türlere göre ayrılmış 80 ayrı klasör var. Ki bu klasörlerin kimisi tek türü de içermiyor, birbirine yakın türleri tek bir klasör altında topladığım da oluyor (örneğin; American Underground, Paisley Underground, Pop Underground, Jangle Pop gibi. Bu tek bir klasör adı).

İşin teorik kısmıyla değil de genel kültür kısmıyla ilgileniliyorsa www.allmusic.com'u "okumak" ve oradan beslenmek yeterli olacaktır. Orada türler de çok net ve güzel tanımlanmış. Her bir albüm kritiğindeki tür belirlemeleri de güzel. Hangi türler birbirleriyle nasıl bağlantılı, bunlar da açıklanıyor.

Kendimden başka bir klasör örneği vereyim: Mod Revival, Punk, Post-Punk, New Wave, Synth Pop, New Romantic. Bütün bu türler aslında birbirleriyle bağlantılı, punk ve synth-pop birbirine ne kadar uzak dursa da aslında birbirinin içinden çıkmış şeyler. Rahat bir inceleme için allmusic.com bu bağlantıları da sunuyor dediğim gibi.

Tabii ki "çoğu müzik türüne hakim olmak" mp3 arşivi boyutuyla belirlenemez. Ama en azından 20. ve 21. yüzyıl popüler müziğindeki her türün anahtar albümleri, müzisyenleri vs.'si için en az bir 150-200 gb adanması gerekir diye üdşünüyorum.

"müzikten anlıyor" demek dünya üstündeki gelmiş geçmiş tüm şarkılara sahip olması gerektiği anlamına gelmez. mesela "shoegazer" akımını çok iyi bilip anlıyordur, yeter 10 gb, nedir ki...

@mrtksn: müzikten gerçekten anlayan bir insanın arşivini orjinal CDlerle oluşturması için ne kadar para gerektiği hakkında bir fikir edinmek için;
müziğe önem veren ama anladığını iddia etmeyen bir insan olarak benim 66gb müzik arşivim var. 300 sanatçı ediyor bu da, ortalama 3 albümü olsa her sanatçının, 900 albüm. cd fiyatlarını ortalama 25 ytl den alırsak 900 x 25 = 22,500ytl. ki ben müzikten anladığımı da söylemiyorum, öyle düşünün.

@mortifera: Müzikten gerçekten anlayan sıfatını shogazer türünü bildiği gibi tüm türlere hakim olan insanlar olarak belirttim. Arşivindeki müziğin de farkında olmak önemli yazmıştım yukarı da hem, ne kadar müzik o kadar müzik bilgisi demek değilir tabi ki. 500TB arşivi olan bir adam müzikten anlıyordur denemez demiş olduğum gibi.

herkes muzikten anlar, dunya uzerinde muzikten anlamayan bir insan yoktur. butun gun arabesk dinleyen adam da muzikten anliyor. o da tutup caz koleksiyonu yapan bir adam icin "muzikten anlamiyor" diye dusunur. dolayisiyla soz konusu arsiv gb degil, mb bile olabilir.

Bende 80 GB mp3 vardı kaybetmeden önce ve tamamı el emeği göz nuru tek tek indirildi. Öyle mp3 cd'lerinden veya başka harddisklerden lump indirip ne varmış bakarım bi ara demedim hiç. Hepsini de düzgün formatımda rename yapmıştım. Ancak müzikten çok iyi anladığımı söyleyemem.

Anlatmaya çalıştığım şey müzik eksperi olmakla müzik arşivi sahibi olmanın aynı şey olmadığıydı. Sokakta korsan mp3 cd'si satan zatlar herkesten daha eksper o zaman. Kişi çok iyi müzik analizi yapabilir, her skala, her kompozisyonun hangi akımların altyapısına dayandığını, müziğin nerede nasıl ve hangi tarza modüle olduğunu, hangi noktalarda ne gibi geçişler kullanıldığını çok detaylı biçimde algılayabilir fakat hiç bir arşive sahip olmayabilir. Bu, eğitim işidir, download değil.

Müzik eksperi olmak her tür ve alt türün -ki çoğu tür aslında ortada olmayan, farklı kişilrin farklı isimlendirmeler kullanarak ortaya attığı zırva türlerdir- anahtar sanatçı ve albümlerini, ilk ya da popüler parça örneklerini ezberleyip albüm veritabanı gibi gezmek değildir. Pek çok müzik parçası birden çok, bazen 4-5 farklı müzikal akımın esintilerini taşır. Önemli olan bir parçayı dinlerken "bu parça ıvırzıvır pop akımının ikinci dönemi temsilcilerinden cart curt sanatçısının şu albümünün bilmem kaçıncı parçasıdır" demek yerine parçanın altyapısının analizini yapabilmek, parçayı "anlamak", müziğin nereden geldiğini ve nereye açılacağını kestirebilmek, müziği hissedebilmektir.

Bunları yapamayınca müzik eksperi değil, en fazla müzik bilgisayarı olur insan. Şahsi fikirlerim.

müzikten gerçekten anlayan insan, değerini gb'larla ölçmez.

biyerden temanı değiştirmen gerekiyor önce baya bi aradım ama bulamadım, temanın aero olması lazım. pencere rengi değiştirme seçeneği aero yu seçtikten sonra çıkıyor.

Tamamdır, çok teşekkürler.

ücretsiz: www.free-av.com

Eset Nod32 kullanıyorum, tavsiye de ediyorum.

warezlerden Kaspersky bulun, indirin.

Antivir hem ücretsizdir hem de çok başarılıdır tavsiye ederim. Yanına spy için Spyware Terminator kurarsanız iyi olur. Hatta kullanmayı beceririm diyorsanız Zone Alarm da kurun bilgisayarınızı papaz büyüsünden bile korursunuz :)

evet antivir bence de. hem ücretsiz hem de başarılı

aynı şey sarımsaklı mayonez için de geçerli değil sanırsam..galiba yok satışı :( çok aradım taradım görmedim hiç..

o sosun bir hastası olarak tıpatıp aynısını bir türlü bulabilmiş değilim. acısso da minicik şişeye 6 ytl para istiyor insanın içi el vermiyor o kadar para saymaya. sana acısos olarak tavsiyem ilk önce bir "metro" market bul. soslar reyonuna gittiğinde "new king" acısos'u bul ve al. new king falan dediysek ingiltere malı da değil bu. adana'da yapılıyor (ciddiyim:). fiyatı da şişesinin boyutlarına bakacak olursak gayet uygun. her yemekte de iyi gidiyor. tadı burger king'in sosuna benzemese de acısı baya kuvvetli.

tat'ın da sarımsaklı mayonezi var migroslarda.. bence sorun barbekü sos.. onu bir türlü bulamadım.

@zopcuk: kühne barbekü sos var satılıyor. büyük süpermarketlerde bulabilirsin.

şahsen arada gidip burgerdaki sosların hepsinden 5er tane alıyorum buzdolabında duruyor. bundan başka bir alternatifin yok sanırım.

burger kingin sos başına 25 kuruş talep etmesine ne demeli?

25 kuruş bence çok mantıksız değil..nitekim türkiye şartlarında ne hıyarların olduğunu düşünürsek :)

@zopcuk tat'ın sarımsaklı mayonezi aynı tadı veriyo mu ki?

ben de arıyorum ama yok hiçbir yerde!
acısso da güzel ama kıvamı calve gibi değil. eğer sadece burger king için üretiyorlarsa hata ediyorlar. bu tadı evde de tatmak istiyorum!

ben her seferinde ketçabı mayonezi bırakıp "sadece acı sos istiyorum" diyorum. iki tane veriyorlar birisini eve getiriyorum. ikea'dan satın almak da fena fikir değilmiş, neden aklıma gelmedi ki?

burger king de satmaya başladıysa alırım. acısso'nun küçücük şişesi 5 küsür lirayken 25 kuruş ne ki?!

kangurum da bir arama yaptım 6 çeşit acı sos çıktı.
dene-ele usulü bir çalışma yapmak lazım :)
www.kangurum.com.tr

greafin, sarmısaklı mayonez satılıyor marketlerde. calve veya pınardı sanırım markası.

lavobo yanında bir adet güderi bulundur. Sildiğin an hiç iz bırakmadan kupkuru kalacaktır.

Aha buda banyonun resmi :((

www.hizliresim.com

Banyoya, banyo halisi ser lavaboyu da sungerle silebilirsin

ayagini kuvvette yikamayi denesen

@want2die

He ya onu görmüştüm. Banyo penceresinin camına monteli böyle. Onu tualetede koyuyolar kötü kokuyu aynı pc nin fanı gibi dışarı emiyor. Yok ya onun öyle faydası olduğunu sanmıyorum.

Ben diyom ki böyle puzzle tarzı şeyler var, arasında delikler var o deliklerden sıçrayan su direkt yere akıyor o deliklerden. Banyoya seriyon onu, hatta birazcık ayağı yüksekte tutuyor. Baktın yer baya ıslanmış, sen sonra onu vileda ile siliyon. Nasıl buda etki edermi biraz?

@trimpot

Küvete kıyamam ya, ıslak bırakmak istemem onun içini bide :( ( :) )

halı en iyi çözüm. biraz da genişinden kaymayan bir paspas alacaksın.

- elini ayağını yıkarken daha dikatli ol suyu etrafa sıçratma!
- iki adet havlu bulundur biri el yüz için diğeri ayaklar için.
- yerde ki havlu dursun dokanma!
şindi birinci ayağı bir güzel yıkadıktan sonra musluğu kapat ayağı lavabodan indirmeden ayak havlusuyla kurulayabildiğin kadar kurula daha sonra aynı işlemi diğer ayak için uygula. en son el ve yüzü yıkadınmıydı bitti gitti işte cillop gibi. :D

benim banyoda tahta bir paspas var. (paspas dediysem bi isim bulamadım tahta çıtalar yanyana çakılmış) tahta yani. eskiden bulunurdu bunlardan. bulabilir misin ki?

@mea maxima culpa:

Bilmem. tahtakale, mahmutpaşa artık bakıcam oralara. Resmini bi çek gönder bakıyım nası bişey? Veya link mink fink bişi atabilirmisin?

ben eve taşınırken marangoz yapmıştı. aslında böyle avrupaları varmış bana onu gösterip sonra eski marangoz işi getirdiler. bozuldu epey sonra

eskiden böyle devlet dairelerinde masa altında ayak altına konurdu. hatırlıyorum. ayaklar üşümesin filan diye.

bence bulunabilir.

evet, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak resim çektim

www.facebook.com

baktıktan sonra söyleyin silicem. en saçma facebook resmi oldu bu : )) dur bi newsfeed den sileyim de millet deli demesin.

yakında çığır açıcaz. banyo paspaslarının resimlerini çeken deliler. bir ara buzdolaplarının resmini çekenlerin sitesi vardı.

çekince sıkılan mob kullanabilirsin

ayak yıkamakla cebelleşmektense hızlıca bi duş alsanız daha iyi belki..

ben de tam mea maxima culpa'nın kullandığı şeyi önerecektim.
bu banyo için değil bahçe döşemesi olarak satılıyor bildiğim kadarıyla.
koçtaş, praktiker, ikea falan gibi yapı marketlerde bulabilirsiniz.
bunların internet sitelerinde göremedim ama şurada buldum:
www.ayapimarket.com

bunun plastik olanları da var, onlar da buzdolabı altlığı olarak falan satılıyor ama ahşap hem görüntü hem kaydırmazlık açısından daha iyi. ıslansa da kendi kendine kurur nasılsa, hem bunlar bahçeye uygun olduğundan neme dayanıklı.

@zen spider süpermiş.

demek satılıyor bunlardan. benim banyoya uyanı varsa ben de alabilirim. benimki pek kaliteli değil, eskidi netekim.

@onyetele bunlardan al bence. üstüne tekrar paspas da serebilirsin bazen gerekirse.

ahşap yer karosu diye arayınca koçtaş ve praktiker'de buldum, bauhaus'da da vardır herhalde.
www.koctas.com.tr
satis.praktiker.com.tr

ben her yüzümü yıkadığımda yerler sırıldıklam olduğu için kendimde bi gariplik olduğuna inanmıştım uzun süre. sonra taşındım, artık hiç olmuyo. anladım ki, geniş lavabo herşeymiş.

gittigidoyr´da "eylül kitap" var gayet güzel kitaplar satiyorlar fiyatlari da baya uygun gördügüm kadariyla, bak derim kesinlikle.

(bkz: kitapyurdu com)

gittigidiyor var,kitapyurdu var.kitapyurdun da cd-dvd yok gerçi.gittigidiyor da pazarlıkta yapabilirsiniz özel mesaj yoluyla,güvenilir satıcı bulmak şart tabi.

kitap için pandora.com.tr
yabancı bir sürü yayın bulunabiliyor ayrıca

pandora ile idefix'i kıyaslarım hep. idefix %10-15 daha iyi. fiyatta da serviste de bence hala en iyiler.

sag tık, subtitle dan font u turkce karakter destekleyen bi font secicen.

windows turkce mi ba$ka bir dil mi?

windows vista türkçe..
@bryan fury, olmadı öyle..

i$e yarayacagini sanmiyorum ama xp'de ba$ima benzer bir $ey gelmi$ti.. denetim masasinda bolge ve dil secenekleri var, oradan geli$mi$ deyip turkceyi seciyordunuz (secilmemi$se. i$e yarar mi bilemedim. bir umut, deneyin..

(git: 36390) burada verdigim ilk yaniti uygulayin. ise yarayacagini dusunmekteyim.

Leader of the Painting Contest in Turkey

winner olması lazım.

tereddütte kaldığı ifadeleri googleda arat. mesela winner of contest arat, bi de leader of contest arat mesela hangisi çıkarsa veya daha çok çıkarsa.

cümle olmayacak işte, düz bir isim tamlaması...

Aybüke is ..........

diye yazılabilmesi lazım hani.

@enedwaith, leader olmaz çünkü dediğim gibi aynı formatta 2. ve 3. de diyebilmemiz lazım
@mea maxima culpa, aynı nedenden dolayı winner da olmaz. first winner, second winner da diyemeyiz çünkü rasyonel düşününce herkes ödül almıyor.
@mrtksn, isim tamlaması olması gerektiğinden bu da olmaz malesef.

şu gibi bi sıralamayı yapabilmem lazım

Aybüke Çokbüke: Resim Yarışması Türkiye birincisi
Boğaç Nohaç: Resim Yarışması Türkiye ikincisi

gibi..

farklı bölümlerde kullanacağımdan "Winners of the Painting contest" başlığı atıp yanlarına first, second yazma alternatifi de gidiyor..

bu olmıycak gibi sanki

yamulmuyo'sam;
1. winner olur,
2. first runner up,
3. de second runner up olsa gerek

supercalifragilisticexpialidocious'un dediği gibi. winner, runner up (veya first runner up) ve second runner up of the contest.

"@ supercalifragilisticexpialidocious": first runner up vs, efenim bunlar turnuvalarda kullanılan dereceler için değil miydi? örneğin "in champions league, chelsea has won the cup, and also the reds are first runners up."

koşuydu, maratondu; yani elemeye değil de genel progrese bağlı yarışlarda kullanılmıyordu diye biliyorum, ayrımı yapamadım bak. biliyorum da anlatamıyorum gibi. evet.

link fayda etmediyse ben rapid linki verebilirim.

özel mesajla aldığım rapid linki işimi gördü, eofor ve head çok teşekkür ederim!

(bkz: sennheiser cx 300)
(bkz: creative earphones ep 630)

bahsettiğim kulaklıklar kulakiçi kulaklıklardır. Yani dışardan gelen sesi izole ederler. Değil ağız şapırdatma yanınızdaki kişi top atsa duymazsınız.

www.hizlial.com

www.hizlial.com

sennheiser ie4 de güzeldir.

sennheiser cx 300'ü elmasepeti.com'dan bugün mesai bitmeden sipariş verirseniz yarın elinizde olur.

Sennheiser cx 300 süper bir seçimdir.
Ama yine de o yemek yiyenleri uzaklaştırmakta fayda var. Uyarman fayda etmez 2 dakika sonra şapırdamaya başlıyorlar ibişler.

butterfly effect ?

butterfly effect olabilir sanki? 2.si de var mesela..

yok yıllar önce dediğim 4 yıl öncesi değil.daha önce.belki 98-2002 yılları arası olabilir.eleman ashton kutcher'a benziyor o değil.

johnny mnemonic?

gelecekte geçiyor ve çocuk oynuyor deyince aklıma artificial intelligence geldi..

@annem bana kiz bul evlen dedi:kesinlikle değil o kadar ünlü bir film değil bu dediğim.kaldı ki keanu reeves yahu orda oynayan :)

@etna:çocuk dediğim lafın gelişiydi,yirmili yaşlarda bi arkadaş oynuyordu filmde.

gattaca olabilir mi?

gattaca değil maalesef.

1 yıl sonra şans eseri aradığım filmi buldum, buraya da ekliyeyim dedim.

the lathe of heaven

ie4 ün daha iyi olduğunu söylemişti bir zamanlar bir sennheiser eksperi bana ama cx300 aldım ve gayet memnunum.. cx 300, "daha ne kadar süper ve net bir ses olabilir ki" düşüncesi yarattığından başka alternatifleri sonradan düşünmüyor insan..

evet, bildiğim kadarıyla kullanılabilir. onceden planlanmamış ani ortaya çıkan durumlarda kullanılabiliyor, misal I'll go now der bir şnsan ve bu önceden bilinen birşey diildir. I'm going now dan daha anlık'tır.
Future tense'in bir de bu yönü var. Br diğer örnek restorant'ta yemek siparişi verirken, kişi menuye falan bakıp, I'll have a xxx diyebilir, bu da anlık karar verildiğinde kullanılır.
Future tense'ın 3 hali var sonucta, I'll have gone / I'll go / I'll be going vs gibi, ingilizce öğretmeni arkadaşlar daha iyi açıklayacaklardır eminim.

Evet "will" planlanmamış, anlık kafada beliren düşünceler için kullanılıyor. "Going to" kalıbı daha kesin şeyler için. Ayrıca buna benzer bir örnek de mesela, sonraki bir zamanda yapılacak işin şimdiki zamanla belirtilmesi. "I am swimming this weekend" gibi.

Ama mesela bu verdiğiniz örnekler hep birinci kişi, sonuçta etken olan biziz anlık da olsa. Restorant örneğinde mesela, türkçede de "Ben bir kola alacağım" diyebiliyoruz ki bu gelecek zaman oluyor, ama "The car won't work" cümlesini tam çevirdiğimizde "Araba çalışmayacak" oluyor ama kullanımı "Araba çalışmıyor", kontrol dışı bir olay ve etken kişi araba. Yani anladığım kadarıyla, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasında kalan bir kullanım bu. Yine de bilenler cevap yazmaya devam ederse iyi olur, kafamda tam oturmuş olur.. Teşekkürler

insanlar için de aynı kalıbı kullanabilirsiniz, tam Türkçesi, "çalışmaya niyeti yok"tur.

hiç kafanızı karıştırmayın, "anlık olay" burada anahtar bence. arabanın o an calısmayacagı anlasıldı ise, the car is not going to work denmez, zaten dediniz ya filmde de arabadan cıkıp kosmaya baslamıslar, anlık kararlar anlık olaylar da kullanırsınız. Bir de her cumlenin Türkçesini düşünüp o şekilde kafanıza yerleştirmeye çalışmayın bence işin içinden çıkamazsınız. yani şimdiki zaman gelecek zaman arası kalma gibi bir durum yok, present future tense gelecek ve anlık olan durumlarda kullanılır.

Aslında kolay yoldan şöyle düşünülebilir: Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bu araba çalışmayacak. Hani elimden geleni yapıyorum ama çalışmıyor. "The car doesn't work" yerine "won't" kullanımı daha uygun.

konuyu ozetle toparlarsak:
be going to'nun temel 2 kullanimi var.
1. planlanan gelecek - The manager is going to call you at 4. ( sekreteri birisine soyluyor)
2. tahmin ( genelde de dissal veriye dayali tahmin - her zaman olmayabilir de ama!)
misal kontrolunu kaybetmis bir kaykayci cocuk gorduk yolda ve arkadasimiza donup soyle diyoruz: he is going to hit the car.
gelelim will'e.
1. anlik kararlar ( on the spot decision) Misal,arkadasimiz yemek soyledi, yok ben tokum vs dedikten sonra garson yemegi getirdi ve canimiz cekti, fikir degistirdik. garsona donuyoruz: I'll have the same, please diyebiliriz.
2. gelecek zamanin disindaki kullanimlari da oldukca yaygin ve populerdir. isteklilik ( eagerness), rica ( requests), soz verme durumlarinda da gelecek zamanla alakasiz olarak will kullaniriz.
Will you marry me?
Don't worry! I'll help you.
I won't do it again, gibi mesela.
3. tahmin ( daha cok kisisel)
He won't call you dedigimizde, o seni aramiycak, kizdirmissin, ben boyle dusunuyorum kastedilir. ama soyle deseydi he is not goingto call you. seni aramiycak, yani bunu biliyorum. ben belki he'nin sekreteriyim ve seni aramak he'nin programinda yok.. gibi bir anlami var.
simdi burdan yola cikip replige donersek, ordaki durum anlik karar degil. arabanin calismamasinin karardan daha cok tahminle ilgisi var yani this will work :)

Niye bu kadar irdelenmis anlamadim. Arabanin calismayacagini soylemis yani arabayi calistirmaya ugrasmicam diyor.

Aynı olay How I Met Your Mother 2. Sezon 15. Bölümünde de var.
Barney Ted'i arayıp "My legs dont work" diyor,
Ted de Marshall'a dönüp "Barney's legs won't work" diyor..
Nasıl bir iş bu ki..

istanbul: pelit pastanesi ve venüs pastanesinin yaş pastaları süper. ama biraz tuzlu fiyatları.

pelit'te hemfikirim; ozellikle cikolatali muzlusu $ahanedir.

www.pelit.com.tr

İzmir'de Reyhan Pastanesi'nin yaş pastaları ve özellikle cheesecake'leri süperdir.

istanbul savoy pastanesi, cihangir. her nevi yas pastasi cok guzeldir. visne cikolatasini yemeden olmemeli. kuru pastalari da iddialidir. favorim tulum peynirli minik kruvasan gibi olani. alman pastasini da cok guzel yaparlar.hepsi guzel kisaca.
www.savoypastanesi.com

ankara su pastanesinde de güzel pastalar vardır.ben memnun kalıyorum her gidişimde.

pelit tabi ki süper pastalar yapar, emek pastanesi de bunlar zaten bildiğimiz. asıl inanmayacaksınız ama aslı börek inanılmaz güzel pastalar yapıyor. içinde şu olsun, bu olsun, üstündeki süslemeler şöyle olsun böyle olsun bilmem ne cart curt diyorsunuz, adamlar size olurunu olmazını gayet mantıklı bir şekilde açıklıyorlar, temelde de istediğiniz gibi bir pasta yapıyorlar ve istediğiniz saatte istediğiniz yere getiriyorlar.
üstelik fiyatları da inanılmaz makul, her tür davet, nişan, düğün, parti... tavsiye ederim. üstelik şöyle bir şansınız da var, kuru pasta, börek, zeytinyağlı meze vs... her şeyi tek bir yerden halledebiliyorsunuz, her şey kapınıza geliyor.

(bkz: beyaz fırın)

izmir: reyhan ve bravo

Çevre pastanesi
Mecidiyeköy/İst.

pelit'te muzlu ve çikolaalının ismi ekpa'dır.ısrarla isteyiniz deneyiniz ve denettiriniz.

izmir'de lozan pastanesi ünlüdür. 1969dan beri
www.lozanpastanesi.com.tr

Ankara'da liva pastanesi. ohhşş!!!

Divan.

Ankara'da Big Chefs ve Swissôtel'in pastaları muhteşem oluyor, başka bir alternatif yok bence.
İzmir'de ise Reyhan ve Bravo.

Şişlideki osman pastanesi bir numaradır. yaklaşık elli yıldır aynı dükkanda hizmet veriyorlar. camiye yakın, osmanbeye doğru anacadde üzerinde.

buradan ihtiyacin olan yardimin fazlasini alacaksindir:

forum.wordreference.com

ehi ben de dün başladım bu olaya, yalnız ben iyice sefilim, kitap filan yok, www.kypros.org die bi yerden çalışıyorum, alfabeyi yeni söktüm:)) oradaki topluluk da fena değil, baya bir how to sahibi insanlar gibi göründüler gözüme

efharisto hepinizeee :)

www.kypros.org
ben burdan manyaklar gibi öğrenmeye başlamışttım.. daha sonra pek sağlıklı gelmedi, fono nun yunanca kitabını aldım, şu anda yanımda değil ama orta boyda mavi beyaz bir kitap.. Baya bi ilerletmişti o beni.. Ama daha sonra önce ispanyolcamı adam gibi geliştirip yeni dillere ondan sonra geçmeye karar verdiğimden yalan oldu.. Ama en yakın zamanda devam edicem ben de.. Dediğim gibi Fono'nun bu kitabını al derim.. Yunan kızları da inanılmaz oluyor ayrıca :)
Reklam gibi olmasın ama, Yunanca öğrenme isteğini kıpraştırmak adına Varan inanılmaz ucuza Yunanistan seferleri düzenliyor:
Gidiş-Dönüş,
Selanik: 158YTL
Atina: 244YTL
13-26 yaş arasına bu fiyatlar üzerinden %20 indirim de uyguluyor.
Böyle bir kaçamak yapılabilir
www.varan.com.tr
Neyse konuyu çok dağıttım :)
Kolay gelsin..

oi va voi guzel bir ba$langic olabilir.

pink martini hocam, after hours lounge i dinle, sourberry de cumartesi geceleri ;)

hareketli eğlenceli: waldeck, koop.
hareketli lounge chill-out gibi: de-phazz.
hafif hareketli eğlenceli chill out için: bebel gilberto.
bazen biraz bayık bazen de hareketli: katie melua.
fransızca çoğunlukla slow arada hareketli: rose, carla bruni.

ben olsam nouvelle vague, waldeck, koop ve bebel gilberto'lu bi playlist hazırlardım.
araya de-phazz da atılabilir.

hepsini deneyin derim.

late night alumnı derim.

aık havada pelican iyi gider ama ortama ne kadar uygun olur bilemem :P

nerede kalınır diye sormuşsunuz, özel bir tercihiniz yoksa ve mümkün mertebe çok yer görmek istiyorsanız merkezi olması açısından atina'da ya da yakınlarında bir yerde kalmanız mantıklı olur. biz denizde ziyade arkeoloji ağırlıklı bir gezi yapmıştık ama atina yakınlarındaki sounio'dadenize de girmiştik, denizi güzeldi ve tepede 3,5 tarafı denizle çevrili çok etkileyici bir poseidon tapınağı vardı. başka şehirde kalsanız da gitmişken atina'yı illa ki gezersiniz; antik şehir, akropolis, turistik plaka meydanı, nöbetçileriyle ünlü syntagma filan. pire limanında balık yersiniz. kaleleriyle, begonvilli tipik ege sokaklarıyla nafplion da güzeldir. antik şehirlere özel ilginiz varsa korinthos, delphoi gibi şehirleri de gezebilirsiniz. selanik atina'dan daha güzeldir ama merkezi değildir pek. atina'da omonia'daki oteller ucuz ama harcıalemdir. otel konusunda dikkatli olun, ucuz olun derken kazıklanmayın. önce odaları iyice görün, parayı kesinleştirin (gerçi ertesi gün yine de sorun çıkarabiliyorlar). bir de, türkçe küfürleri biliyor ve kullanıyorlar, bu konuda dikkatli olun :)

Varan inanılmaz ucuza Yunanistan seferleri düzenliyor:
Gidiş-Dönüş,
Selanik: 158YTL
Atina: 244YTL
13-26 yaş arasına bu fiyatlar üzerinden %20 indirim de uyguluyor.
www.varan.com.tr

bence turlara hiç bulaşmayın, bir şehri tanımanın en iyi yolu o şehri yürüyerek dolaşmaktır (mutlaka rahat bir çift ayakkabı alın yanınıza). yani bir turistik mekândan diğerine otobüs vs... ile gidip yoldaki detayları ıskalamamak lazım ki o şehir tam anlamıyla özümsenebilsin (niyet buysa tabi). vize alma esnasına otel rezervasyonu yanısıra uçak rezervasyonu da isterler; ama birçok tur şirketi göstermelik rezervasyon yapıp vizeyi aldıktan sonra iptal ediyorlar. herhangi bir ücret ödemen de gerekmiyor bu rezervasyon işlemleri için ama vizeyi bir tur şirketine aldıracaksan 50-60 milyon kadar bi' ücret talep ediyorlar elbette..şirket ismi gerekirse ben kendi kullandığımı özel mesaj olarak yollayabilirim (maksat afiş olmasın).

saygılar.

karde$ yengeyle birlikte bir tur firmasına müracaat et ve tura katıl. ülkeye ayak basar basmaz kendi kendinize ayrı takılın. bir $ey demezler. dönü$te yine aynı grupla aynı uçakla geleceksiniz zaten. vizeydi rezervasyondu yorma kendini.üçü be$i arama.

$imdiden iyi gezmeler.

$irket ismi soracak olursan eğer al bir hürriyet gastesi boy boy ilan veren büyük firmalarla görü$ derim.

turla gezmek bence gayet lüzumsuz bir olay. kendi ayarladığın yerlerde kalıp kendi kararına göre gezmek en mantıklısı bence. ilk gideceğiniz şehri seçip oradan her yere ryanair'la 10€ gibi inanılmaz ucuz fiyatlarla uççak bileti bulmak mümkün. tren biletleri oldukça pahalı çünkü. amsterdam'a gidecek olursanız zeeburg'da stayokay diye bir hostel var, günlük 20€ ya kalınıyor ve ortam süper, kendi barı filan var.
vize sırasında otel rezervasyonu istiyorlar, çoğu otelden rezervasyon yaptırmak için ücretin %20si gibi saçma sapan bir ücreti önceden talep ediyorlar. bireysel olarak müdürüyle iletişim kurabileceğiniz dandik bir otelden rezervasyon yaptırıp vize aşamasında onu kullanın derim ben. el yazısıyla şu kişiler şu tarihler arasında burada kalıcaktır, bilmemne otel, damga imza yetiyor.
vize alımını kolaylaştıracak olan tek şey önceki vizeler oluyor genelde. ekstradan getirdiğiniz belgeler genelde pek kolaylaştırmaz vize alım sürecini. zaten nerdeyse soyağacınıza kadar her şeyleri istiyorlar, oldukça sinir bozucu bir süreç.
istenilen belgelerden bazılarının notere onaylatılmış tercümelerini bile isteyebiliyorlar.
iyi gezmeler.

ingilizceniz kendinizi ifade edecek düzeydeyse(otel, havaalanında, şehir ülke hakkında netten önbilgi alma vs.) tura falan gerek yok bence.

gideceğin şehirleri belirledikten sonra google marifetiyle destinasyon hakkında otel, meydan, ulaşım, gezilesi yerler hakkında gerekli bilgileri toplar, haritasını da bastırıpgidince kafanıza göre takılırsınız. şu saatte toplanıyoruz, burada buluşuyoruz gibi olaylara girmezsiniz.

vize ve bilet olayını ne kadar erken yaparsanızda o kadar iyi olur. fiyat ve sıkışma olaylarının olmaması açısından.

yardimci olmaya calisan herkese cok tesekkurler. ben daha onceden work&travel yapmistim. amerikadan vize alirken sirket vasitasiyla aldigimiz icin pek problem olmamisti ama konsolosluga sk gibi gidip de bize vize ver demek nasil olur onu bilemedik. onerileriniz icin cok tesekkurler. ben en iyisi gidip bi sirketinen gonusayim.

madem ki soru editlendi. biz de cevabimizi editleyelim.

1- ben festivaller icin dandikten monodome 2 kisilik cadir almistim vaktinde. www.hepsiburada.com

2- asma kilit alin. her ihtimale karsi cadirinizi kilitleyin.

3- mat alin. altiniza serin, rahat edin.

bonus cevap: kucuk el feneri alin. gece lazim olur.

2- çadırlar kitlenebiliyor, evet, hatta kamp alanlarında kitlenemeyenini görmedim hiç..

3- alacağınız çadırın kendi zemini olacağını varsayarak konuşuyorum: direk çadırda yerde yatmayı planlıyorsanız serebilirsiniz, onun haricinde temizlikse amacınız her halükarda kirleniyor çadırın zemini, kamp alanının da zeminine bağlı olarak, kasmayın derim. toplarken şöyle bir çırparsınız çadırı olur biter..

eğer arayamayacakları bir yere saklamayı başarabiliyorsanız bir isviçre çakısı götürün, çadırda yaşadığınız bir problemde, ya da genel olarak çok işe yarıyor.

ilk kez gidiyorsanız şu uyarıyı yapayım, ilk gittiğimde en büyük hayal kırıklığım bu olmuştu, aman sabah uyurum demeyin, çadır fena halde yakan bir şey, ve eğer gölge bir yer bulamazsanız sabah güneşi her halükarda yakıyor. gölge bir yere kurarsanız da sırılsıklam uyanabiliyorsunuz, nedendir bilmiyorum..

son olarak, hiç masstival'e gitmedim, çoğunlukla zeytinli tecrübeleri bunlar, masstival koşulları farklı olabilir...

başka bir soru varsa sözlükten mesaj atabilirsiniz..

1 h2000, 4 RnC tecrubeme gore soyluyorum ki en iyi festival cadiri en ucuz olanidir. o hengamede "ay surasina sey olmus burasina kim basmis, kaziklarimi kim kapmis" hesabiyapmak hos olmuyor.

mutlaka mat kullanilmalidir ve hava ne kadar sicak olursa olsun uste ortmek icin bir pike bulundurulmalidir (ucuz bir uyku tulumu iyi is gorur. gecen sene bim den 15ytl ye almistim sanirim).

hic bir festivalde hirsislikla karsilasmadim. sadece cadirin fermuarlarini kilitledim.

unutmayin ki cadir festival suresince cok cok az zaman gecireceginiz bir yerdir. gece yatince uyuyamazsiniz cunku etrafta mutlaka batak oynayan, kari-kiz muhabbeti yapan, erkek-adam muhabbeti yapan, ve bunlari yapacak baska yer bulamayan essoluesseklerden oturu uyuyamazsiniz.
sabahta bu faktorlerin yaninda gunes sizi pisirir..

özet:
1) en ucuzu
2) zaten festivale gidiyorsunuz, altinlarinizi, hisse senetlerinizi evde birakin. cadirin fermuarini minik asma kilitlerle kitleyip cikin.
3) Mat goturun (yine en ucuzundan)

1. en ucuzu. sonucta dagda kampa gitmiyorsunuz. ucuz ve i$inizi gorecek bir cadir alin. hava sicak olur ve cadirin tek i$levi kapali bir yerde uyumayi saglamaktir.

2. hirsizliga hic denk gelmedim. ama cadirdan uzakla$acagim zamanlar fermuarin iki ucunu kucuk bi kilit ile kitledim. yaniniza degerli bi$ey almayin. telefon ve fotograf makinasi alin en fazla. onlari da cadirdan cikarken cebinize atin derim.

3. $ilteyle ugra$mayin.

mat alin kendinize 10-15 ytl arasidir. cadir ile degil ayri satilir. ha bu arada cadir kuracaginiz zemin onemli. yamuk yumuk, rnc gibi tarlada ise yatacaginiz yer icin en azindan altiniza serilebilecek yumu$ak bi$iler goturun.
uyku tulumuna biraz dikkat edin derim. sabah gune$ feci yakiyor ve zaten erken uyanmanizin sebebi de bu yakan gune$. uyku tulumunun ic kismi naylon falan olursa festival ortaminda cehennem azabi ya$arsiniz her sabah.

cadiri kurarken etraftan yardim isteyin. kullanma klavuzuyla ilk seferde harikalar yaratan birini gormedim ben :) iyice gergin olmali yoksa gece yatarken cadirin bi kenari suratiniza kadar egilir her ruzgar estiginde :)

çadır alırken, muhakkak çift katlı olanlarından al. yoksa sabah 9 dedinmi uyanmak zorunda kalırsın, hem de buğulama olmuş bir vaziyette =)

çadırda kaç kişi kalacaksan +1 uygulaması yapmanda fayda var. yani tek başına kalacaksan 2 kişilik, 2 kişi kalacaksan 3 kişilik çadır al. benim gibi rahatına düşkünsen, 4 kişilik çadırda tek başına da kalabilirsin =D

eğer çadır aldığın yerde; çadırların kutusunu açıp bakmana izin veriyorlarsa, çubukların sağlamlığını kontrol etmelisin. zira festival ortasında kırılan bir çubuk başını çok ağrıtabilir.(tecrübe =)

sigara içiyorsan, çadır içinde kullanacağın ufak bir küllük hayat kurtarır.

eğer erkeksen; boş bir pet şişe, gecenin karanlığında, uykunun en tatlı yerinde senin tuvalete kadar yorulmana engel olacaktır. eğer kızsan; üzgünüm =)

herkesin de söylediği gibi asma kilit illa ki bulundur. bunun dışında ampullu olanlardan değilde; ledli olanlardan bir fener edinirsen çok rahat edersin. genelde kesici/delici alet sokmak yasaktır ama, ufacık miniminnacık bir çakıyı çaktırmadan sokabilirsen işine yarar.

ben şu ana kadar hiç mat kullanmadım ve hiç de eksikliğini hissetmedim. gerçi ben biraz "ölü uyuyanlar"danım. uykuda mekan seçimi konusunda titiz isen, mat kullanaman yararlı olabilir.

birçok çadırın dış tarafında; çadırın zemine temas ettiği noktalarda ağırlık koymak için boşluklar bulunur. bu boşluklara bulabildiğin büyük taşları yerleştirmen seni çok rahatlatacaktır. aksi halde, her kuvvetli rüzgar dalgasından sonra, kazıkları ve ipleri tekrardan düzeltmek zorunda kalırsın.
eğer aldığın çadırda ağırlık keseleri yoksa; çadırın zemine temas ettiği yerlere kum yığarak da aynı etkiyi oluşturabilirisin.

bir de; kapısında aynı zamanda sineklik bulunduran çadırları tercih etmen iyi olabilir. sinekliği olmayan bir çadırda sıcak gece geçirmek çok bunaltıcı oluyor gerçekten. çadırın kapısını da rahatça açamıyorsun zaten. içerde sıkışıp kalıyorsun.

ağaç, tente vb bişiler görürsen, direk çadırı onların yakınına kur. şanslı isen, sabah güneşinin geliş açısı, sana mükemmel bir gölge yaratabilir ve saat 10-11 e kadar mışıl mışıl uyuyabilirisin.

hmmm.. bunlardan başka aklıma bişi gelmiyor. geldikçe yazarım buraya. evet efendim yaparım ben bunu =)

çadırda asla değerli eşyalarınızı bırakmayın. asma kilit asmanız ise çadırda değerli eşya olduğu konusunda hırsızı daha da şevk edecek, bu sefer çadıra zarar vermek pahasına içeri girmeye çalışacaktır. bana kalırsa çadırda değerli eşya bırakmayın, hırsız çok gireceği varsa içeri girer, matınızı donunuzu görür geri çıkar. bu olay gerçekten başımıza geldi. hırsız bu sefer madem ki kilitli, içerde bişey var diye düşünüyor herhalde.

Mat veya şilte yerine deniz yatağı da önerilir.
ucuz, süper hafif, taşırken de yer kaplamaz. matlar o kadar da rahat değillerdir ama deniz yatakları iyidir.
tabii zemin yüzünden patlamamalarına dikkat etmelisin. benim 2 kişilik yatağım vardı şişme, onu götürüyordum. polar battaniye falan ev gibi oluyor valla.

bu arada çadır ucuz olsun diye ufak alma sakın. kimse sana başkasından daha fazla yer kaplıyorsun diye bir şey diyemez.
iki kişi kalacağız iki kişilik alalım deme. hatta satıcılar "abi bunun üstünde bile yazıyor iki kişilik" deseler de inanma. +1, hatta iri adamlarsanız +2'ye kadar gider.
bazılarının yalnızca kapısı bazılarının da hem kapısı hem de penceresi var. o pencere sabah uykuna 2 saat daha ekler kafadan. iki saat az deme, bu uyuyacağın süreyi %50 ile %100 arttıracak demektir.
doğa sporları satan yerlerde çok abartılı olabilir çadırlar. büyük marketlerde bulunabiliyor özellikle bu mevsimde.

çadır kilitleme dediğin şey iki fermuar tutacağını birbirine ufak bir kilitle sabitlemek oluyor.
ufak bir kilit asabilirsin.

1) ben carrefour'dan 50ytl'ye çadır+mat+çanta+uyku tulumu gibi bir takım almıştım inanılmaz şanslı olarak. çadır 1,5 kişilik yalnız. eşyalarla beraber dip dibe uyumak eşyasıyla gömülmüş gibi hissettiriyor insanı, o yüzden benim çadır her zaman eşya deposu olarak kullanıldı, ben de arkadaşlarımın çadırlarında kaldım. dolayısıyla geniş bir çadır almanı tavsiye ederim, hatta festivallerle olan geleceğine inanıyorsan kendi yağmur koruma naylon şeyinden olan 2-3 kişilik bir çadır tercih etmelisin.
2) 4 yıldır hiç bir şeyim çalınmadı, zaten etrafta sürekli insanlar olduğundan kimse kilidi kırıp veya çadırı yırtıp içeri girmez. en küçük boy kilit al mümkünse, büyük olanlar çadır fermuarlarının deliklerinden geçmeyebilir. kilit işini son güne bırakırsan istiklalin sonunda tophaneye giden yokuş yolun başlarında bir kilitçi var, hep ordan aldık biz.. aklında bulunsun sadece.
3) çadırın altına hiçbir şey sermedik biz şimdiye kadar, uyku tulumunun altına koyduğun mat yetiyor zaten. 10ytl ye kullan-at dandik matlardan alabilirsin. çadır aldığın yerde muhtemelen vardır.

soruların dışında olucak biraz ama yağmur yağarsa önemli olan poşettir bol bol poşet götürün orada bulurum demeyin binlerce kişi bulmaya çalışınca kalmıyo. çamur filan olduğunda ayaklara geçirildiğinde çadırı rezil etmez.

Herkese çok teşekkürler.
Sonuç olarak:
* karfurdan ucuza 3 kişilik çadır alıyorum
* mat alıyorum
* kilit alıyorum
* ayağıma poşet geçirip elime fener alıyorum

:)

felinaaaaaaaaaaaa... umarım hala kombine + kamp biletin vardır:)

pilet yok pilet yok satıldı :)

Çok fazla yapay tatlandırıcı kullanmak laksatif etki yapabilir.

sorunla alakasız ama küp şeker kullanmanı tavsiye etmem. bunu küp haline getirmek için kullanılan madde kanserojen imiş.

cok fazla seker aldigin icin seker hastasi olursun diye bisey olmamali.

belki alakasız ama ben çocukluğumdan beri şekersiz içerim, çayı ve kahveyi, yalnızca bir öneri ama bir kaç kere denersen ve şekersiz içmeye alışabilirsen asıl tadını alabilirsin, şekerli çay karıştırmış çay kaşığına bile tahammül edemiyorum o derece ki tatlıyı çok severim. böylece çayın kahvenin yanında yenen kurabiyelerin ve pastanın tadını daha iyi alabilirsin.

çok fazla şeker tüketmekle şeker hastası olunmuyor, kandaki glukoz yeterince kullanılaamıyor, vücuttaki şekerin (glukozun) yeterince değerlendirilmemesi yüzünden şeker tüketimden bağımsız şekilde vücudun şeker açısında "aç" kaldığı bir durum yani şeker hastalığı (genel tabirdir bu tabi).

çok şeker tüketme kısmına gelince yapay tatlandırıcı kullanmak yerine şekeri azaltmak en uygun olan yöntemdir. yapay tatlandırıcı sonuçta "yapay" olduğundan katkı maddesi içerir. yani diyet yapmak bazı yiyeceklerden uzak durmak yerine "zayıflama hapı" kullanmak gibi birşey oluyor. şekeri azaltıcan hacı başka yolu yok yani ;)

şeker ve tatlandırıcıya en güzel alternatif stevia denen otun tozudur. tadı şeker ve tatlandırıcı arasında olmakla beraber tamamen doğal ve bitkisel olduğu için bir gram zararı dokunmamaktadır bünyeye. araştırmanı tavsiye ederim. yeşil kutularda içinde bu tozdan bulunan sanırım 50 tane küçük paketçikler halinde satılıyor. fiyatı pek ucuz sayılmaz ancak en azından denemekte fayda var. carrefourlarda olması lazım.

pollstar.com dan bakabilirsin

almanya için www.kartenhaus.de

ticketmaster international..
www.ticketmaster.com

www.ticketone.it ise italyadaki etkinlikler için..

richtextbox1.RTF = "{\b\lang1033 Rome}{\lang1033 was }{\i\lang1033 not}{\lang1033 built }{\b\i\lang1033 in}{\lang1033 a day \par }";

rtf özelliğini kullanmak biraz zor olur sanırım kapsamlı bir metin için. yani bunu yapmanın kolay bir yolu olması lazım değil mi!? html tagleri ile oluşturduğum bi txt dosyasını import edemez miyim?!

Bioxcin.

Bioxcin saç dökülmesi için ama kepekle ilgili birşey yazılmamış

Selsun'dan ketoral'e, özel yapım ilaçlara kadar her şeyi denedim en sonunda ümidi kestim. Ama head&shoulders bende işe yaradı. Ancak reklamlarda dediği gibi ilk yıkamada falan etkili değil, bir şişe alın bitirene kadar kullanın o zaman kepek falan kalmıyor. En az 1-2 ay kullanmak lazım. Özellikle mentollüsünü tavsiye ederim...

zetion ile prozinc var benim bildigim. eczanelerde bulabilirsiniz. ikisini de kullandim prozinc daha iyi geldi benim sacima. 10-15 ytl falan bir fiyati var. ilk bir iki yikamada ise yaradi prozinc ama surekli kullanmak lazim. birakinca iki-uc haftada yine kepek olusmaya basliyor.

kesinlikle ilaçlı sülfatlı şampuanlar deneme.. özellikle zetion hiç deneme. kepeklenecek saçın dahi kalmaz söyliyeyim :)

wella'nin $ampuan serilerinde olmasi lazim.
berberlerde satilir.

bende de durum aynıydı. denenebilecek herşeyi ve saydığın şampuanların tamamını kullandım. bir süre iyi gelen kepek şampuanı ya da selsun, ketoral ve benzeri gibi zımbırtılar bir süre sonra etkisini yitiriyor en başa dönüyordu süreç.
en son ipek şampuan(kepeğe karşı, mavi ambalajlı) kullandım ve bu kez her gün yıkamaya başladım. ipek mi yoksa hergün yıkama mı etkili oldu bilmiyorum ama bir süre sonra (1 ay sürmedi sanırım) azaldı ve kayboldu. sonrasında head and soulders (kepek için) almışlar onu kullanmaya başladım ama artık kepek yok. hala daha her gün yıkıyorum saçlarımı özellikle dışarı çıkacaksam falan) .

tabi bu arada bu süreç uzun yıllar aldı. belki yaşla alakalı bir dönemi atlatmış falan olabilirim bu arada :)
ama aynısını bir dene derim nasılsa başka çaren yok hehe :p

la roche posay'in bir sampuani vardi adini unuttum - saliker olabilir. onu tavsiye etmişti dermatolog bi tanidiğa.

not: doktorunuza, eczanenize danisinizzz :P

(bkz: bittim sabunu)

nizoral kullaniyordum ben. onu birakip elidorun "kepege karsi etkili sac derisi losyonu" diye bir urunu var, onu denedim. saclar yikandiktan sonra sac diplerine suruluyor ve durulanmiyor. bilemiyorum, bendeki kuruluga bagli olsa gerek bunun nemlendirmesi iyi geldi herhalde.

Schwarzkopf'un Bonacure serisinin kepek şampuanı ve toniği var.
tonik yaklaşık 80ytl civarında olduğu için sadece şampuanını aldım, bir kutu şampuan yaklaşık 3 ay yetiyor. ilk ayın sonunda yıllardır kurtulamadığım bütün kepeklerimden kurtuldum. şampuanın fiyatı 35 ytl civarında, sadece kuaförlerde satılıyor. şiddetle tavsiye ederim
(geç gelen bir cevap oldu ama olsun)